AK PARTİ SEBEP ENFLASYON SONUÇTUR!
27.10.2021
AK PARTİ SEBEP ENFLASYON SONUÇTUR!
Bugün düzenlediği haftalık basın toplantısına 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı ile ilgili tebrik dilekleriyle başlayan Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, 10 büyükelçi krizini, Türk lirasının yaşadığı değer kaybını, enflasyonu, devletimizin yıllarca artan borcunu gündemine aldı.
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI
Değerli basın mensupları,
Muhterem arkadaşlar,
Ve ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımız;
Basın toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için hepinize teşekkür ediyorum.
Bugün 27 Ekim Çarşamba; iki gün sonra Cumhuriyetimizin kuruluşunun 98. yıl dönümünü idrak edeceğiz...
Her türlü zorluğa ve imkânsızlığa rağmen aziz milletimizin vatan sevgisi, hürriyet ve istiklâl aşkıyla, kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle, topyekun inanç ve kararlılıkla giriştiği İstiklal Mücadelemiz, her safhası eşsiz kahramanlık destanlarıyla dolu büyük bir zafer ile sonuçlanmıştır.
Bu büyük zafer; geçmişimize gururla, geleceğimize güvenle bakmamızı sağlayacak bir ülke ve Cumhuriyet ile taçlandırılmıştır. Cumhuriyet, milletimizin bağımsızlık ve hürriyetinden asla taviz vermeyeceğinin ifadesidir.
Milletimiz; çok ağır bedellerle, büyük cefa ve zorlukların ardından sahip olunan hür ve bağımsız Cumhuriyetin değerini çok iyi bilmektedir.
Cumhuriyetin kuruluş ideallerini hayata geçirmek için atılan her bir adımın, gösterilen her çabanın arkasında aziz milletimizin iradesi bulunmaktadır.
İşte bu irade 98 yıl önceki azim ve kararlılığına bugün de aynen sahip olduğunu her vesileyle ortaya koymaktadır.
İnanıyorum ki millet olarak, bulunduğumuz seviyeden bir adım dahi geri gitmeden, bütün kazanımlarımızı sonuna kadar koruyacağız.
Kurulduğu ilk günkü azim, inanç ve kararlılıkla Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yaşına dünyanın en parlak yıldızı olarak girmesi için bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar olarak kökeni, dili, dini, mezhebi ne olursa olsun hiçbir ayrım ve ötekileştirme yapmaksızın, birlik ve beraberlik içerisinde, diyalog ve uzlaşma kültürü temelinde, 'üstünlerin hukuku' yerine, 'hukukun üstünlüğü'nü esas alarak hiç durmadan çalışacak, hep birlikte gayret göstereceğiz.
Yaklaşık bir asırdır dünya mazlumlarının sığındığı güvenli liman olan Cumhuriyetimiz, aziz milletimizin gelecek umutlarının teminatı olduğu gibi bölgesel ve küresel ölçekte de huzur ve barışın teminatı olmaya devam edecektir.
Cumhuriyetimizin 98. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle; Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, İstiklal Mücadelemizin isimsiz nice kahramanlarını ve bu toprakları vatan yapan aziz şehitlerimizi saygı ve rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyor ve aziz milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı şimdiden tebrik ediyorum…
10 Büyükelçi Krizi
Muhterem arkadaşlarım;
Cumhuriyetin kuruluşu üzerinden 98 yıl geçti, biz temel değerlerimizi sürekli olarak dile getirsek de içinde bulunduğumuz şartlarda çektiğimiz sıkıntıları da dillendirmeye mecburuz.
Muhterem arkadaşlar, bu hafta gündemi meşgul eden konu başlıklarından birisi 10 ülkenin büyükelçilerinin yapmış olduğu ortak çağrı ve akabinde yaşanan gelişmelerdir.
Sn. Cumhurbaşkanının "persona non grata" (istenmeyen şahıs) ilan edilmeleri talimatını verdiğini söylemesinin ardından dün büyükelçiliklerden yeni bir açıklama daha geldi.
Şöyle oldu, böyle oldu, ayrıntılarına girmeyeceğim… Hükümet mi geri adım attı, onlar mı geri vites yaptı tartışmalarına girmeyeceğim…
Bundan önce “Bu can, bu ten…” ile başlayan cümlelerin ardından yaşanan süreçlere de değinmeyeceğim.
Çok net ifade ediyorum; her şart altında elçiliklerin toplu bir şekilde böylesi tavır ve söylemlerini doğru bulmuyorum.
Batı'nın çifte standart sahibi olduğunu defalarca tecrübe ettik, Refah Partisi’nin kapatılma davasında bunu gördük ve bu durumu gördüğümüz için de Fazilet Partisi davasını AİHM'den geri çektik.
Ayrıca Mısır'daki ihtilal ve idamlara Batı'nın seyirci kaldığını, kıllarını bile kıpırdatmadıklarını da hepimiz biliyoruz.
Bunun altını çizdikten sonra şunu da eklemek isterim; Türkiye Cumhuriyetini yönetme sorumluluğunu taşıyan herkes de bu çifte standardı görmeli ve ona göre hareket etmelidir, "şahsiyetli bir dış politika" her zaman öncelikleri olmalıdır.
Başkasının etkisi altında kalmadan hakkı üstün tutan bir dış politika anlayışına; şahsiyetli bir dış politika tabirini uygun görüyoruz.
Ayrıca hukuktan ekonomiye, eğitimden sağlığa, her alanda uygulanan politikalarla ülkemize bir müdahale fırsatı verilmemelidir.
Böylesi krizler üzerinden seçmene göz kırpmanın ülkemize faydası yoktur!
Bu konular üzerinde ekranlarda, medya organlarında efelik yapmak veya ne olduğu belli olmayan tavırlarda bulunmayı isabetli görmediğimizi ifade etmeden geçemeyeceğim. Son zamanlarda bu konu adeta bizim medyamızın bir numaralı meselesi haline geldi.
Paranın İtibarı, Ülkenin İtibarıdır!
"Para; bayrak gibi, milli marş gibi, bir ülkenin itibarını, bağımsızlığını simgeler. Paranın itibarı ülkenin itibarıdır. Ama maalesef ülkemizde paranın itibarıyla birlikte ülkenin itibarını da yıllarca beş paralık ettiler."
Bu sözler, ekonominin temel ilkeleri dışında hareket edip, atılacak en yanlış adımları atarak Türk lirasının, her geçen gün değer kaybetmesine yol açan Sn. Erdoğan'ın 2005 yılında yaptığı bir konuşmasından alınmıştır.
Cumhurbaşkanı gerçekten de çok önemli bir şey söylemiş; bir ülkenin itibarı ne saraylar, ne köprüler, ne makam arabalarıdır. Bir ülkenin itibarı parasıdır, parasının değeridir, demiş.
Ve unutulmamalıdır ki bu bir gerçektir; para, bir hak ölçüsüdür. Emeğinin karşılığında insana para veriyorsunuz, o ölçüyü korumakla da mükellefsiniz.
Peki, şu an bizim paramızın bir itibarı kaldı mı? Türk lirası neredeyse oyuncak paralara karşı bile değer kaybedecek kadar güçsüzleşti!
Öyle ki 50 kuruşluk madeni parayı basmak için 66 kuruşluk bakır, nikel ve çinko kullanılıyor...
Şimdi de "rekabetçi kur" diye bir şey uydurmuşlar, bu fantastik teorileriyle ülkeyi kalkındıracaklarını sanıyorlar!
Kalkınan, iktidarın üretim yerine sağa sola savuşturmak için borçlandığı ve dolar arttıkça daha da yükselen faiziyle birlikte o borcun alacaklıları oldu.
"Dünyayı Yalnızca Utanma Duygusu Kurtarabilir"
Ünlü bir sanatçıya sormuşlar; "Efendim, dünyanın gidişatı kötü. Nasıl olacak da dünya bu durumdan kurtulacak?"
"Utanma duygusu" demiş o sanatçı, "Dünyayı yalnızca utanma duygusu kurtarabilir."
Utanma duygusu taşıyan insanlar yöneticilik makamında bulunurlar, yaptıkları hatalardan dolayı bir utanma hissi duyup bunu düzeltmek isterlerse o zaman meseleler çözülür.
Şimdi bu arkadaşlar ülkeyi içine düşürdükleri bu durum nedeniyle yürekleri sızlamadığı için bir türlü bu krizlerden kurtulamıyoruz.
Zamanında yoksulluk içindeki ülkelerin vatandaşlarına bakıp, "Günde 10 doların altında yaşıyorlar" diye düşünüp onlara üzülürdük.
Şimdi bizim ülkemizdeki asgari ücretliler, yani ülkenin yarısı sayenizde günde 10 doların altında çalışıyor.
Hakikaten merak ediyorum; meydana getirdiğiniz bu sefalet karşısında yüreğiniz sızlamıyor mu? Edalarına baktığımız zaman hiç de öyle bir halet-i ruhiye taşıdıkları kanaati oluşmuyor.
Geçenlerde Edirne’ye gittiğimizde şunu gözlemledik daha önce Yunan turistler Türkiye’ye gelir bavullarını doldurur, bize de döviz bırakır giderdi. Şimdi Yunanlılar gelmiyor, Bulgarlar geliyor; bagajlarını doldurup, yiyip içip dönüyorlar.
Bizim vatandaşımız ise kendi ülkesinde bir alışveriş sepetinin yarısını bile dolduramıyor. Bu insanları üzmez mi? Döviz geliyor diye bir avunmanın içine girdikleri taktirde milletin problemini anlamaları ve çözüm üretme derdine düşmeleri mümkün değil.
Ülkemiz, başka ülkelerin adeta ucuzluk marketi haline geldi?
Yüreğiniz Sızlamıyor Mu?
Avrupalı emekliler, öğrenciler bir aylık maaşlarıyla ya da harçlıklarıyla ülkemize gelip bu cennet vatanın tadını çıkarıyorlar. Ceplerine koydukları 1000 Euro ile burada rahat bir hayat sürüyorlar...
Bizim vatandaşımız ise pikniğe giderken bile bir kilo et alabilmek için kara kara düşünüyor.
İnsanımızın bu küçük mutluluğunu bile elinden aldığınız için vicdanlarınız sızlamıyor mu?
Yabancı Youtuberlar internette "Türkiye'de 10 dolarla ne yapabilirsiniz?" diye video çekiyorlar.
Ülkemizi Avrupa'nın "bir milyoncusuna" çevirdiğiniz için yüreğiniz derinden sızlamıyor mu?
Ülkemizi "turiste cennet, kendi halkına zindan" ettiğiniz için yüreğiniz sızlamıyor mu?
Yalan yanlış politikalarla, Merkez Bankasına verdiğiniz talimatla her geçen gün, hatta artık her geçen saat daha da yükselmesine sebep olduğunuz döviz kuru yüzünden vatandaşın fakirleşmesi karşısında ne hissediyorsunuz?
Halk mutfağından, kendi ihtiyacından kısıp geçinmeye çalışırken, sizler diğer tarafta lüks ve şatafat içinde yaşarken vicdanınız buna rıza gösteriyor mu?
Önümüz kış... Ama insanımız bir bot ile montu bile aynı ay içinde alamıyor. Hele bir de asgari ücretliyse ve çocuğu varsa mont bile imkânsız oluyor. Halkımızı bu yoksulluğa mahkum ettiğiniz için yüreğiniz sızlamıyor mu?
18 Yılda Borcumuz %670 Arttı!
Muhterem arkadaşlarım;
Biz bunu sadece iş olsun diye söylemiyoruz, rakamlara baktığımızda bunu açıkça görmemiz mümkün.
AK Parti iktidarı döneminde borç stoku 283,2 milyar TL’den (189,8 milyar dolar) 2 trilyon 181 milyar TL’ye (273,1 milyar dolar) çıkmıştır.
Bu dönemde yapılan borçlanma tutarı 1 trilyon 897 milyar TL’dir. Aynı dönemde ödenen faiz tutarı toplamı ise 1 trilyon 208 milyar TL (511,6 milyar dolar)'dir.
Merkezi yönetim borç stoku 2003 yılından 2021 yılı Eylül ayı sonuna kadarki dönemde %670 oranında artmıştır.
Aynı dönemde (2003-2021/Eylül) yapılan yatırım harcamasının toplamı ise 787,6 milyar liradır. (278,9 milyar dolar)
Ve yine aynı dönemde 62,3 milyar dolarlık özelleştirme yapılmış ve bütçeye gelir kaydedilmiştir. Yani yeni fabrikalar yapmak yerine olan da satılmıştır.
Peki o halde soruyoruz; alınan bu borç paralar yatırıma gitmedi ise nerelere harcandı? Nasıl çarçur edildi?
Bu paralar yatırıma tahsis edilmedi, ne oldu bu paralar? İktidar bugüne kadar bunun hesabını vermedi, vermemekte de ısrarlı gözüküyor.
Ülke, boş harcamalar nedeniyle mi trilyonlarca liralık borç batağına sokuldu?
2022 bütçesine baktığımızda da faiz giderlerinin 240.4 milyar lira olduğunu görüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi öncesindeki 15 yıllık süreçte 758.2 milyar lira olan faiz giderleri; yeni sistem ile birlikte 2018-2022 yılları arasında, sadece 5 yıllık sürede 727.8 milyar lira oldu.
Ak Parti Sebep, Enflasyon Sonuçtur!
Muhterem arkadaşlar;
Bu beş yıllık bilanço bile hükümetin faiz karşıtı söylemlerine rağmen faize göbeğinden bağlı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır!
Böylesi bir tabloda; dolar kurundaki bir kuruşluk artış dahi kamu borçlarının faizinde 5 milyon TL’lik bir artışa neden olmaktadır.
Sn. Erdoğan her ne kadar "Faiz Sebep, Enflasyon Sonuç" dese de gerçek şudur; Ak Parti sebep, Enflasyon Sonuçtur!
Ak Parti sebep; yüksek enflasyon, yüksek döviz kuru, yüksek borç sonuçtur!
Ak Parti sebep; yüksek faiz ve yüksek işsizlik sonuçtur!
Ak Parti olduğu için bunlar yaşanıyor; izlediği politikalarla sadece borçları değil, işsizliği de arttırıyor.
Biz Saadet Partisi olarak bu "yüksekler sarmalını" tersine çevirmeye kararlıyız.
Paramızın itibarını yeniden sağlamaya, borç batağından hem ülkemizi hem de insanımızı çıkarmaya ve alın terimizin faizcilere akıtılmasına bir son vermeye kararlıyız!
İsraf ve borca dayalı ekonomik anlayış nedeniyle ülkemizin boşa akıtılan kaynaklarını, üretime ve istihdama yönlendirmeye kararlıyız.
Vatandaşımızın alım gücünü yükseltmeye, hayat pahalılığına son vererek sofrasındaki ekmeği büyütmeye kararlıyız.
Milletimiz bilmeli ki kurtuluş reçetesi Saadet Partimizin politikalarında yatmaktadır.
Saadet Partimiz; Milli Görüşü bir ideal olarak benimsemiştir, adil bir kalkınma modelini benimsemiştir.
İktidar olduğu dönemde de bunun ne kadar doğru olduğunu göreceksiniz.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son veriyor, toplantımıza katılımınız için teşekkür ediyorum.